Dernek Kuruluş Tarihçesi

Prof. Dr. Fahri Apaydın özel ve kamu üniversitelerinde çok sayıda etik ihlallerine şahit olmuş ve bazı etik dışı olayların da içinde bulunmuştu. Bunlardan bazıları ile mücadeleye girişen Apaydın yorulmuş ve süreç içinde yıpranmıştı. Bu tür olayların ve davranışların üstesinden bireysel çabayla baş edilemeyeceğini anlayınca kurumsal bir yapıya ihtiyaç olduğunu tespit etti. Apaydın, 2017 yılı içinde yaptığı araştırmalarda böyle bir kurumun demokratik ve bağımsız bir girişim olması gerektiğini ve bunun için de en uygun yapılanmanın dernekleşme olduğunu fark etmişti. Akademik hiyerarşinin dışında oluşacak bir STK’nın etik konusunda daha özgürce ve cesurca mücadele edebileceğine inanmıştı. Gönüllülük esasıyla faaliyetlerini yürütecek bir dernek bu iş için biçilmiş kaftandı. Yaptığı araştırmalarda misyonu akademik etik olan bir derneğin bulunmadığını görmüştü ve bu büyük eksikliğin acilen giderilmesi gerekmekteydi. 2018 yılının başında dernek kurma çalışmasını başlattı. Dernek kurma sürecinde Apaydın’ın en büyük destekçisi eşi, Nurdan Apaydın olmuştu ve her kararını onunla istişare ediyordu. Eşi onu motive etmek için gerçekten çok çaba sarf ediyordu.

Apaydın etik konusunun ideolojiler ve inançlar üstü olduğunu düşünüp farklı inançlara ve görüşlere sahip kişilerin aynı çatı altında buluşabileceğine inanıyordu. Bunun için kişilerin farklı inanç ve yaşam şekillerini dikkate almamaya özen göstererek etik konusunda hassas olabileceğini düşündüğü her akademisyene ulaşma kararı aldı. Apaydın, akademisyenleri etik konusunda ancak kendi kendilerinin düzene koyabileceğine kanaat getirmişti. Ayrıca etik konusunda çalışma yapmanın risklerinin de farkında olan Apaydın kuracağa derneğe “Akademide Etik Derneği” adını vererek derneğin misyonun sadece akademik faaliyetler olması durumunda akademisyenlerce daha rahat kabul göreceğine inandı.

Üniversitelerdeki etik ihlallerinin çoğunlukla bilinçsizlik ve bilgisizlikten kaynaklandığını öngören Apaydın, stratejik bir hamleyle derneğin yükseköğretime pozitif katkı vermek için çalışması gerektiğine karar verdi. Apaydın, etik dışı davranış sergileyenlerin bu davranışın olumsuz sonuçlarının çoğunlukla farkında olmadıklarına inanıyordu. Bunun için dernek, eğitim faaliyetleri yürütmeli, etik konusunu sürekli gündemde tutmalı, seminerler vermeli ve her türlü bilinçlendirme faaliyeti yürütmeliydi. Etik konusunda duyarlı akademisyenlerin buluşacakları ortak bir platform olan derneğin daha gür ses çıkartacağına ve bilinçlendirme konusunda daha etkili olacağına inanıyordu.

Akademi camiasına geç katılan (38 yaşında) Apaydın’ın üniversitelerde çevresi yok denecek kadar azdı. Dernek kurmak için ise birbiriyle tanış olan ve anlaşabilen bir ekibe ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu sorunu aşmak için Apaydın alanı olan işletmeden çok sayıda akademisyene dernek kurma teklifini epostayla iletti ancak çoğunluğundan istediği ilgiyi görmedi. Bunun üzerine Apaydın teklifini biraz somutlaştırırsa kişileri ikna etmesinin daha kolay olacağını düşünerek derneğin misyonunun, vizyonunun ve gelişim stratejisinin yer aldığı bir web sitesi kurdu.

Teklif sunduğu bir akademisyen kendisine etik konusunda çalışma yapan akademisyenlere ulaşmasını önerdi. Bunun üzerine Apaydın işletme alanında (kendisi de bu alanda olduğundan ortak noktalarının olabileceği için bu alandan akademisyenlere teklif götürüyordu) olup etik konusunda çalışma yapmış akademisyenlere davet epostaları attı ve nihayetinde de 11 kişiden olumlu cevap aldı. Apaydın lisans üstü sınıfında dernek kurmanın gerekliliğini anlatmış ve iki öğrencisi de kurucu olabileceklerini söylemişti. Ayrıca tıp etiği ve tarihi bölümünde birkaç akademisyene de teklifini sunmuş ve Prof. Dr. Nüket Örnek Büken’den olumlu cevap almıştı. Büken’in kendisine söylediği “Etik için yapılan her şey çok değerlidir” sözü onu daha da motive etmişti. Apaydın etikle ilgili bir seminere katılmış ve semineri veren akademisyen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Gökhan Acar’ın sunumunda söylediği “etik zincirleri kırar” ifadesinden çok etkilenmiş ve Acar’a dernek kurma düşüncesinden bahsetmişti. Ona kurucu olmasını teklif etmiş ve olumlu cevap almıştı. Orada tanıştığı emekli hemşire olan Ülkü Özbek’e de teklifte bulunmuştu. Olumlu cevap alması sonucunda artık 16 kişiye ulaşmıştı ve bu durumdan son derece mutlu olmuştu. Bazı derneklerin tüzüklerini inceleyip onlardan da esinlenerek Akademide Etik Derneği’nin tüzüğünü oluşturarak 16 kişinin imzasını toplamayı başarmıştı. Kurucu olmayı kabul eden Doç. Dr. Can Tansel Kaya’nın imzasını almak için Yeditepe Üniversite’ne gitmiş ve orada kısa bir sohbet etmişlerdi. Apaydın’ın sohbette etik konusunda çalışma yapmanın zorlukları olacağı düşüncesini ve kaygılarını dile getirmesi üzerine Kaya, “Etik konusunda çalışma yapmanın tam da zamanı” diyerek kendisini motive etmişti. Gerekli imzaları toplayan Apaydın 7 Ocak 2019’da başvuru yaparak Akademide Etik Derneği’ni (AKETDER) kurdu.

Kuruluşu gerçekleştirdikten sonra Apaydın AKETDER’in sürekliliğini ve etkili olmasını sağlama konusunda neler yapması gerektiğini düşündü. Bunun için AKETDER’in yeni üye kazanması ve faaliyetler yürütmesi gerektiğini farkındaydı. YÖK tez veri tabanını inceleyen Apaydın, etikle ilgili 1000 civarında tez yazıldığını gördü. Bunun üzerine ulaşabildiği tez yazarlarına ve danışmanlarına Derneğe üye olmaları için eposta gönderdi. Bunun hem Derneğin bilinirliliğini artıracağını hem de daha fazla üye kazanmasını sağlayacağına inanıyordu. Geri dönüş yapan çoğu akademisyen bu girişimi kutluyor ve övücü sözler söylüyordu ancak yoğun olduklarını söyleyerek üye olamayacaklarını dile getiriyordu. Hatta bir akademisyen kendisine “Ben yıllarca etik konusunda çaba sarf ettim, dernek kurmayı nasıl akıl edemedim?” demiş ama yine de üye olmamıştı. Çok az sayıda akademisyen ise bu girişimle sonuç alınamayacağını söyleyerek ve bazıları da bunun sakıncalı olabileceğini ifade ederek Apaydın’ı oldukça üzmüştü. Apaydın’ı üzen sadece bunlar değildi. Apaydın çalıştığı üniversitedeki akademisyenlerden de destek alamadığı için çok hayıflanıyor ve üzülüyordu. Ancak bu zorluklar karşısında yılmadı ve azimle gece gündüz fikir üretmeye devam etti.

Apaydın Derneğin basında yer alması için de çaba sarf etti. Bunu da açılım yapmak ve çok sayıda akademisyene ulaşmak için gerekli görüyordu. Çok sayıda ulusal basına ve basında etkili olan kişilere eposta atarak basında yer almaya çalıştı ancak bir türlü beklediği ilgiyi göremiyordu. Bunun üzerine yerel basında Dernekle ilgili haber yapılması durumunda ulusal basının da dikkatini çekeceğini düşündü. Nihayetinde Yalova’daki yerel basına ulaşarak haber yapılmasını sağlamıştı ancak ulusal basından yine ilgi görememişti. Bu arada eski TRT görevlisi Ataner Yüce Apaydın’a ulaşarak bu Derneğin kuruluşunun çok önemli bulduğunu ve her türlü desteğe hazır olduğunu belirterek gerçekten de sahip olduğu internet sitelerinde Dernekle ilgili zaman zaman haber yaparak hem moral veriyor hem de Derneğin en azında internet sitesinde yer almasını sağlıyordu. “Devam edin hocam. Etik konusu çok önemli. Emrinizdeyim.” diyen Yüce desteğini sürdürerek Apaydın’ı motive etmeye devam ediyordu.

Apaydın, AKETDER’in açılım yapması için alternatif düşünceler geliştirmeye koyuldu. Bunun bir yolunun da kamuoyunda bilinen bilim insanların desteğini almak olabileceğini düşündü. Bunun için de bu tür bilim insanlarına onursal üyelik teklif etmeye karar verdi. Bu teklifi Prof. Dr. Nazan Özenç Uçak’a iletti ve olumlu cevap almıştı. Daha sonra İonna Kuçuradi’den randevu alıp Derneği tanıttı ve onursal üye olmasını teklif etti. Kuçuradi “Biraz faaliyetler yapın ki ben de sizi tanıyım. Ama tehlikeli bir işe girişmişsiniz.” diyerek Apaydın’a etikle ilgili yazdığı kitapları hediye etmişti.

Apaydın her ortamda Derneğin amacının yükseköğretime pozitif katma değer üretmek olduğunu dile getiriyordu. Açılım yapmak için YÖK, ÜAK, YÖKAK ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu ile de temas kurarak oralarda da Derneğin amacını dile getirdi. Apaydın, Kamu Görevlileri Etik Kurulu bünyesinde STK’larca Etik Platformu oluşturulduğunu öğrenmiş ama burada üniversiteleri temsil eden bir STK’nın olmadığını görünce bunu açılım yapmak için bir fırsat bilmiş hemen bu platforma Derneği üye yaparak platformun faaliyetlerine aktif destek vermeye başladı. Bu faaliyetler Apaydın’ı ümitlendiriyor ve Dernek kurarak ne kadar doğru bir iş yaptığını bir defa daha görüyordu.

Açılım yapmak için proje geliştirmenin de gerektiğinin farkındaydı Apaydın. Bunun için AKETAS Projesi (Derneği üniversitelere etik konusunda akreditasyon veren kuruma dönüştürme projesi), her yıl akademisyenlerin görüşünü alarak Yükseköğretim Etik Raporu hazırlayıp kamuoyu ile paylaşma projesi, yaşanmış etik ihlallerini vaka olarak kitaba dönüştürme projesi, dergi projesi vb. geliştiren Apaydın geliştirdiği her proje sayesinde gerçekten açılım yapıyor ve yeni üyeler kazanıyordu.

Bugün Dernek Türkiye’de etik konusunda ilkleri yapmayı başaran ve gerçekten de yükseköğretime pozitif katma değer üreten bir kurum haline gelmiştir. En son proje olan “doçentlik dosyası değerlendirme” Derneğin geliştirdiği projelerden sadece biridir. Dernek artık kongre düzenleyebilen, dergi çıkartabilen, kitap yayınlayabilen, meslek dallarında etik ilkeler belirleyen, tez danışmanlığı konusunda yönerge hazırlayan, etik konusunda yapılan araştırmalara mali destek veren, etik konusunda ödüller veren bir kurum haline gelmiştir. Bunların yanında etik konusunda sorun yaşayan kişiler ve belirsiz alanlarla ilgili görüş almak isteyenler Derneğin görüşüne başvurmakta Dernek ise bunlarla ilgili raporlar düzenleyerek örnek teşkil etmesi için web sayfasında yayınlamaktadır. Bu faaliyetler Apaydın’ın Derneğin sürekliliği konusundaki üstesinden gelemediği endişelerini de gidermek için artık yeterli olmaktadır. Artık şu anda Dernek faaliyetlerini büyük bir coşkuyla yürüten üyelerin varlığı da Apaydın’ı gelecekle ilgili daha ümitli yapan çok önemli bir gelişmedir. “Etiğin gücü” bu başarıların temel kaynağıdır ve başka başarıları da doğuracaktır.